Anmaktan ve anlatmaktan en çok keyif aldığım rotalardan biri, Sicilya. Daha önce neden radarıma girmediğini bilmiyorum, ama ilk gezimizi 2014 Mayıs’ında 5 gün olarak planladık. Daha planlama yaparken Sicilya gibi muazzam bir yer için 5 günün çok az olacağını anladım. Ziyaret edilecek çok fazla küçük kasaba, şehir, bölge var ve yollar uzun zaman alıyor. Sadece gidilecek yerlerin çok olmasından ziyade Sicilya, tam anlamıyla durmayı, fark etmeyi ve keyif almayı teşvik ediyor.

Bizim rotamız, Katanya’dan güneye küçük kasabalara, oradan da Taormina’ya uzanarak tekrar Katanya'da son buldu. Palermo, Taormina ve Katanya daha popüler olduğu için gelen turistler tarafından ilk tercih edilen yerler arasına giriyor. İnsanların daha az tercih ettiğini gördüğüm için Sicilya'nın güneyinde yer alan bu küçük barok kasabaları paylaşmak istedim. Çünkü, bu kasabaların Sicilya'nın ruhunu her şeyin hızlandığı, geliştiği ve değiştiği büyük kentlerden daha iyi anlattığını düşünüyorum. 

​

​

Noto

Bu kasabalardan ilki, Unesco Dünya Miras Listesi’nde yer alan Noto. Noto, çevreye yukarıdan bakan bir tepe üzerine kurulu minik, ama görkemli bir kasaba. Tarihi milattan öncesinde Romalılar dönemine gidiyor, ama Noto’da esas etkileyici olan 1693 Sicilya depremi sonrasında 18. Yüzyıl başlarında yapılan Sicilya barok dönemini yansıtan binalar. Kasabanın merkezine girdiğinizde bu barok yapıların görkemini hissedip sokaklarda dolaşırken ne kadar düzgün korunup günümüze geldiğine hayran kalıyorsunuz.

Merkez oldukça küçük, belki gezmeniz 1 veya 2 saati geçmeyecektir. Noto Katedrali’ni ve farklı Palazzo’ları meydan ve çevresinde rahatlıkla gezebilirsiniz.

Buraya gelmek için en güzel zamanlardan biri, her sene Mayıs ayının üçüncü pazar günü. Bu tarihte gerçekleşen Noto Çiçek Festivali kapsamında Noto sokakları farklı desenlerde çiçekler ile örülüyor, ve festival Noto’nun sarı, taş rengi dokusuna neşe katıyor.

Noto’yu gezdikten sonra, hatta gezmeden önce yapılması gereken daha önemli şeyler olduğunu hemen yazmalıyım. Sicilya, Dünya’nın en önemli gastronomi merkezlerinden biri. Ve tabi ki, Noto gibi küçük bir kasaba da bundan payını alıyor.

Noto’da mutlaka meydandaki Caffe Sicilia’ya uğramanız, ve müthiş dondurmaları, brioche’u, minik pastaları ve diğer  her şeyin tadına bakmanız gerekiyor. İnsulin seviyeniz iyice artana kadar bu kafede tatlıların keyfini çıkararak gelen geçeni izleyebilirsiniz. 

​

Caffe Sicilia ile ilgili neden heyecanlandığımı sorarsanız 1892'de kurulan bu aile işletmesi bugün Corrado Assenza tarafından işletiliyor. Her şeyin doğadan geleneksel pastacılık yöntemleri ile sofraya geldiği Caffe Sicilia'nın hikayesi aynı zamanda Netflix'te Chef's Table Pastacılık sezonunun ikinci bölümüne konu oldu. 

​

Diğer önereceğimiz, butik restoran I Sapori del Val di Noto maalesef kapanmış. İnanılmaz şefi ve yemekleri umarım başka bir yerde farklı bir hikaye yaratıyorlardır.